SONUNA KADAR HAK ETTİK, HAK ETTİĞİMİZ YERDEYİZ ANCAK!

Az önce biten maçta gruptan çıkmaması garanti olan ancak avrupanın “Marka değeri” olan bir takımına karşı bir yere kadar tek kale futbol oynayıp, rakibi titretip, belki ilk yarı pek etkili olmasa da ikinci yarı 10 kişi kalana kadar rakibi bunaltan ve herşeyin iyi gittiği şu maçın 1-1 bitmesi ne kadar üzücü! Gerçi herkese göre “Yatacak” bir rakibe karşı oynadık ama öyle herkes ülkemizdeki kaleciler gibi elini uzatıp sonra çekip golünü yeyip yatmıyor, yatmaz da!

Oysa 1-0 öne geçmişiz, ikinci yarı tek kaleye çevirmişiz, boş alanlar bulmaya başlamışız, Markovic ve Alper sanki Messi ve Ronaldo gibi oynuyorlarken rakip ceza sahası çevresinde biraz daha etkili olsak 10 kişi değil 9 kişi de kalsak yine galip gelirdik ancak olmadı. Fakat bu maçtan çıkarılacak öyle dersler var ki! Ama önce bir parantez açacağım;

DİEGO’NUN HAREKETİNİN TEK AÇIKLAMASI: “İHANET!”

Akhisar maçında yaptırdığın saçma sapan penaltı sonrası evimizde 2 puan kaybettik konsantrasyon fazlalığı dedim, geçen hafta hakemin katlettiği maçta yine aynı penaltıdan yaptırdın yine konsantrasyon fazlalığı dedim ama bugünkü gördüğün kırmızı kart ve sayende maçın beraber bitmesi tek kelime ile; “İhanet!”

Takıma ihanet, taraftara ihanet, izleyenlere ihanet, oynadığın lige ihanet! Neresinden bakarsan bak 9-10 yaşında çocukların yapmayacağı hareketi, hem de hakemin gözü önünde yapıyorsan amacın “Kırmızı kart alayım” dan başka bir şey değildir! Artık grup maçlarından sonra 2. Tur maçlarının olduğu tarihlere noel tatili mi denk geliyor, yoksa canın mı sıkıldı veyahut hiç aklıma getirmek istemiyorum ama takımdan gitmek istediğin için mi böyle yapıyorsun bilinmez ancak şu taraftara ve şu yüreğiyle oynayan takım arkadaşlarına kocaman bir özür borcun var!

Ne asist yapıyordun ne gol atıyordun ama bu taraftar senin mücadeleni alkışlıyordu ve her kulvarda, her platformda seni yüceltiyordu ancak artık pek çok isim bundan vazgeçecektir başta ben olmak üzere! Ya bu saatten sonra “Kendini kanıtlar, hatalarını telafi edersin” ya da samimi olarak söylüyorum ki artık ezdiğin toplardan, el freni vazifesi gördüğün ataklardan söz etme vaktim geliyor!

YAN TOPLAR VE DURAN TOPLAR!

Savunmada bugün Ba öyle bir oynadı ki aklıma maç boyunca “Satın alma opsiyonu kaç milyon euro?” sorusu geldi gitti. Alın bu adamı kardeşim alın, bu adam daha 24 yaşında ve bu performans ile devam ederse yaklaşık 10 yıl bu takıma hizmet eder ve değişilmez olur.

Önlediği pozisyonlar olsun, kestiği ara toplar olsun ve Nadir Çiftçi’nin karşı karşıya kaldığı gol pozisyonundaki yaptığı kritik müdahale olsun bugün 10 üzerinden 10 puan aldırdı. Ancak golde eksikliği daha doğrusu hatası elbette vardı çünkü kafayı vuran kişiyi tutması gereken Ba idi ancak 10 kişi kaldıktan sonra rakibin birdenbire 2 forvete dönmesi bu karmaşaya sebep oldu. Fakat ne olursa olsun böyle bir “Amatörlük” hesaba katılmalı ve maçlarda ona göre tedbir alınmalı! Kırmızı karttan hemen 1 dakika sonra olmuş bir gol değildi bu fakat bangır bangır bağırıyordu “Gol geliyor” diye ancak önlenemedi!

Neticede 3 puan değerinde ve işimizi gören 1 puan çok iyi fakat neden galibiyetlerimize 1 galibiyet daha ekleyemediğimize üzülüp duruyorum! Yıllarca anlatacağımız bir zafer olurdu dün ezeli rakibimizin “DÜNYA DEVİ” Kazakistan takımı Astana’dan aldığı 1 puan gibi. Bu arada rakibimiz o kadar güzel futbol oynayıp, her avrupa maçında efsanelere imza atıp nasıl bu “Teneke kupa”nın olduğu basit lige geldi onu da anlamıyorum. Sezon başından beri epey alay ediyorlardı ama şimdi sevinçliler hepsi burada olmaktan. Aynı Türkiye Kupası’nı alamadınız diye alay edip 2 yıl arka arkaya aldığımızda “Teneke” demeleri gibi bir şey bu da sanırım.

Dakika 55 falan ve aklıma şu soru geldi “Diego’nun sarı kartı var aceba oyundan alıp yerine Uygar’ı alsa ya da Ozan’ı alsa daha iyi olmaz mı?” hatta maç öncesinde kadroda Diego yerine Ozan’ın olacağını düşünüyordum ve düşüncem o yönde idi. Fakat Diego’nun böyle bir hamle yapacağını tahmin etmeyip (kaldı ki hiç birimiz edemezdik) güzel giden oyunun dengesini bozmayım istemiştir Pereira, bu yüzden de dokunmamıştır ancak Diego’nun bu fevri hareketine kulübün ciddi bir yaptırım kararı alması gerektiğini düşünüyorum. Adamlar kontraya çıkar, kaleci ile karşı karşıya kalır yersin kırmızıyı kimse ses çıkarmaz, Hasan Ali gibi “Dokunmadan yersin kırmızıyı” kimse ses çıkarmaz ama bu yaptığın düperdüz hakemin gözü önünde “Bana kırmızı kart ver, ben maçın kaderini değiştirmek istiyorum” sözüdür. Neden bu kadar Diego’ya yükleniyorsun diyenler varsa bunu Caner de yapsa, Volkan da yapsa aynısını söylerim, söyleyeceğim de! Sen Fenerbahçe’nin oyuncususun, köpek taklidi yapan ahlaksız oyunculardan değilsiniz!

28 YIL SONRA ÇOK ŞÜKÜR…

Ben 28 yaşındayım ve hayatımda hiçbir zaman şu takım “Kontraataktan gol bulmadı” ama ilk kez, çok şükür, bin şükür ilk kez kontraataktan gol bulduk. İnanamıyorum…

Bu takıma kimler geldi, kimleri gördüm ama ilk kez. Baliç’leri, Serhat Akın’ları gördüm, Anelka’ları, Kezman’ları gördüm, Dia’ları, Stoch’ları gördüm ama ilk kez Gökhan Gönül ve Markovic imzalı bu golü gördüm ya artık her şey çok iyi gidecektir.

Gerçi benim 3 hayalimden 1’i bu idi. 1 tanesi de golden sonra takla atan bir forvetimizin olması idi, Emenike sağolsun felç etti ve atamadan gitti derken sağolsun Nani 3 hafta önce bu hayalimi de gerçekleştirdi. 3. Hayalimi merak eden varsa o artık gerçekleşmeyecek. Brezilyalı efsane Ronaldo ve Roberto Carlos’un Fenerbahçe’de oynamasını istiyordum fakat Ronaldo gelmedi…

MAÇIN ÖZETİ;

İlk yarı hiç pozisyon üretemeyen ama rakibe iki pozisyon verip bunun bir tanesi çok ciddi bir tehlike iken Ba’nın ölümcül hamlesi ile engellenen atak dışında rakibe de atak vermeyen bir Fenerbahçe vardı. Pozisyon üretemeyen derken daha 4. Dakikada Mehmet Topal’ın direkten dönen şutu hariç önemli bir pozisyonumuz yoktu.

İkinci yarı ise öyle bir fırtına başladı ki sağlı sollu esiyordu. Ortadan, kanatlardan, uzaklardan şut ile esen bu fırtına öyle güzeldi ki maç bitmesin, böyle devam etsin diye dakikaya bakmıyordum özellikle.

Gittikçe baskıyı artırıp Markovic ve Alper Potuk’un samimi olarak söylüyorum ki Messi ve Ronaldo gibi oynadıkları süreçte ki ilerleyen dakikalarda bu ikiliden ya gol ya da asist kesinlikle gelecek derken Diego’nun maçın kaderini değiştirme hadisesi gerçekleşti!

Ondan sonra da rakip cesaret aldı ve çift forvete dönüp moralman hasara uğramış, topu önüne almış ve maçı rakip yarı sahada oynarken 10 kişi kalmış Fenerbahçe kalesine ataklar gerçekleştirmeye başladı. Savunmada da kendine güvenini artıran Celtic defansı ve orta sahası bu sefer ileriye açılmak için fırsat kolladı. Bu sefer rüzgar tersine döndü ve “Geliyor” denen gol bir müddet sonra geldi.

Diyebilirsiniz ki Pereira değişiklik yapsa gol engellenemez miydi? Hayır! Fernandao’yu çıkarsa zaten hücum hattı eksildiği için rakibin kolayca yarı sahasından çıktığı bu maçta Fernandao’da çıksa bu sefer rakip oyunu direkt olarak orta sahadan başlatacaktı ki başlattı da Fernandao oyundan alındıktan sonra. Josep faktörü var ki aslında Gaziantepspor maçı sonrası düşündüm;

10 kişi kaldık ve Josep çıktı Caner girdi ama hiç 10 kişi gibi oynamadık! Ya Mehmet Topal bölgeyi çok iyi kapattı ve üstün bir oyun oynadı ya da Josep takıma yeterince katkı sağlamıyor! Bu maçta da aynı düşünceye yine kapıldım, cevabı sizlere bırakmak istiyorum. Şu bir gerçek ki bu orta saha Ozan’a gebe ve eninde sonunda Ozan 11’e monte edilip aynı Alper gibi her maç oynayacak gibi geliyor bana…

MARKOVİC FİKRİMİ DEĞİŞTİRMEK ÜZERE

Basında ve taraftarlar arasında yoğun bir beğeni olan Markovic’e karşı “Sadece derbide attığı bir depar ve ardından sakatlanması, yine lig maçında attığı depar ve ardından sakatlanması” dışında herhangi bir vasfını göremedim dediğim Markovic bugün “Fragmanını” izletti gibi geliyor bana, umarım filmini de izleriz.

Fakat Markovic şunu anlamış olsa gerek ki “Fenerbahçe Liverpool’dan çok büyük camia ve taraftar bir kez gönlüne yazdı mı desteğini hiç esirgemez”! Artık o da kalmak istiyor ve elinden geleni yapıyor takımda kalmak için. Bu şekilde performansını sürdürürse bonservisi ne ise verilip alınır da…

HAKEM ATAMALARI DÜŞÜNDÜRÜCÜ!

Hani demeyim demeyim diyorum ama gaziantepspor maçı öncesi hakemin “Elleri görmediği” görüşünde idim ve haklı çıktım bildiğiniz gibi fakat bu kadar katledeceğini ben bile tahmin etmemiştim.

Şimdi “Dünyanın en iyi hakemi” dedikleri c.ç.’ı bizim maça verip derbiye neden Mete Kalkvan verilir ki diye sormadan edemiyorum. Sizler açıklar mısınız neden böyle bir hakem ataması yapılıyor? Hani derbi “Dünyanın en iyi hakemi” tarafından yönetilmeyecek de kim tarafından yönetilecek? Gerçi bizim maçları yönettiği vakit sanki dünyanın en kötü hakemi gibi yönettiğine çok kez şahit olduk ama bakalım artık, Fenerbahçe bundan sonra hakemi de yenmeli direkleri de!

MOLDE’NİN KAZANACAĞINI DÜŞÜNÜYORDUM AMA

Bundan önceki avrupa maçı sonrası yazımda Molde’nin Ajax’ı yeneceğini düşündüğümü söylemiştim fakat o maçta berabere bitti. Fakat yense de bir işe yaramayacaktı, yenilse de. Fakat bu grupta, özellikle medyamızın kahkaha attığı grupta Molde’nin lider olması ve kendini sonradan toparlayan Fenerbahçe’nin 2. Olarak 2. Tura çıkması şaşırtıcı olmadı. Şu saatten sonra da artık “Diego’nun hediyesi ile” gruptan 2. Çıktığımız için seribaşı olan zor takımlardan artık hangisi denk gelirse onunla oynayacağız. Fakat isterdim ki “Dopingli oyuncu oynatan Shaktar” gelse idi kurada da intikamımızı alsa idik ama olmadı diye biliyordum ancak;

Az önce bir bilgi geldi Muhtemel Rakiplerimiz diye; Bayern Leverkusen, Olympiakos, Manchester United, Shaktar Donetsk, Porto, Liverpool, Napoli, Borussia Dortmund, Sevilla…

Gelmesin dediğim 2 takım var; Liverpool ve Borussia Dortmund. Bunun haricinde özellikle Sevilla, Shaktar, Porto gelebilir. Porto gelirse bir başka maç olacaktır ligi iyi bile Pereira ve Nani için…

Pazar günü maçtan sonra görüşmek dileğiyle dostlar…

24 Saat Futbol